Muhterem Okuyucularım. Kadınlarımız, yazı, dizisinin: 271. Bölümünü, kaldığımız, yerden; Başlayıp, anlatmaya, devam ediyorum. Sakarya savaşına, katılmak, için birçok kadın başvurmuştur. Bu, kadınlardan, biri de Tosyalı Nazif’e hanımdır. 22 Ağustos 1921 gecesi, İsmet Paşa, bir emir yayımlar. Ağustos, ateşini ve Bozkır’ın, soğuğunu: İki Ordu’da, iliklerine, kadar hisseder. Ertesi, gün, beklenen ’in aksine derin bir sessizlik meydana gelir. Saat: 16.00. ya, doğru, 1. Yunan Tümeni mangal dağını savunan; 5. Türk Tümeni’ne, saldırır. 22 Gün, 22 gece, devam edecek olan: Sakarya savaşı başlamıştır. Başkomutan, emir, verir! Savunma, hattı, yoktur. Savunma, alanı, vardır! O, alan, bütün yurttur. Yurdun, her, karış toprağı yurttaşın kanıyla sulanmadıkça düşmana bırakılamaz. O, nedenle, küçük büyük her birlik durabildiği noktada; Yeniden, düşmana, cephe kurup savaşı devam ettirir. Yanındaki, birliğin, çekilmek zorunda kaldığını: Gören, birlikler, ona uymaz. Bulunduğu, noktada, sonuna kadar dayanmak ve direnmekle yükümlüdür. Başkomutanın, emrine, kadınlar da sahip çıkar. Kadınlar, bulunduğu, noktadan geri çekilmeye yahut kaçmaya çalışan erkeklerden; Ya, ölüm, ya şeref isterler! Bu, duruş, Hâkimiyeti Milliyenin sayfalarına şöyle yazılır. Ordu’nun, dayandığı, kuvvet! Anadolu’da, yaşayan, İslam ruhu en büyük dayanak noktasıdır. Memleketin, en, uzak köşelerinden güven ve yardım sesleri geliyor. Zaten, savaşa, maddeten iştirak etmiş olan kadınlarımız memleketin namus ve şerefi kurtulmadıkça: Dönecek, erkekleri, evlerine kabul etmeyeceklerini ilân ediyorlar. Yalova kadınları, ya ölüm, ya şeref istiyor. 28 Ağustos 1921, dünkü, Cuma namazından sonra; Yalova hanelerinde, tamamen, erkek ve kadınların katılımıyla okunan: Mevlidi Nebevi, sonunda, aşağıdaki kararların alındığı açıklanır; 1) Düşman memleketten, çekilinceye, kadar her türlü mahrumiyetlere tahammül ederek: İhtiyarlar, dualarıyla, zenginler mallarıyla ve paralarıyla, gençler bedenleriyle, çalışmaya! 2) Şahadet, mertebesini, kazanamayan veya şerefle dönmeyen; Gençlerin, kadınları, tarafından evlere kabul edilmeyeceği! Üstünde, yaşadıkları, toprak öğretmiştir. Yalova kadınlara, onurunu, korumayı; Titremeden, almışlardır, bu kararlarını! Sakarya Savaşı’nın, ilk, günlerinde Yahşihan’dan öteye: Seyreden, kağnıların, başındaki kadınlar da aynı cesur yüreğe sahiptir. Bir, ulusun, yaşama şansını elinden tuttuklarının belli belirsiz sezgileriyle doludur. Onların, yürekleri, de kağnılar yürürken doğuran; Hastaneye, yatırılmak, üzere geri çevrilmek istenen kadının: Cephedeki, silah, cephane bekliyor. Geriye, dönemem, yanıtı işgalcileri def edecek iradenin yansımasıdır. Rüyalarını, inançlarını, gücüyle biçimlendiren kadınlar da savaşın safındadır. Asker üniforması, içinde, ceketinin üstünde sarı örgüleri sallanan ince yüzlü bir kadın olan; Hemen, cepheye, gitmek isteyen: Gül Hanım’ı, Halide EDİP Erzincan’dan garip bir rüya etkisiyle gelmişti. Hz. Ali’yi, rüyasında, görmüş. Hz. Ali, Orduya, katılmasını söylemiş. Evini, barkını, kocasını bırakarak; Ora’da, 15 yaşındaki, oğluyla beraber Komutana gitmiş. Komutan, Gül Hanımı, Batı cephesine yollamıştı. Bu, hanım, Yunanlılarla savaşmak istiyordu. Diye, Halide Edip, Gazetesindeki makalesinde dile getirmiştir. Kemalettin Paşa, Gül Hanımın, başka bir özelliğine dikkat çeker: Kadın, sözünün, gözyaşının bir erkek üzerinde ne müthiş tesirler yaptığını bilirsiniz. İsimlerini, hürmetle, şükranla, kayıt edeceğim; Halide EDİP ve Erzurumlu Gül Hanımlar, aklıma, geldiler. Bunlar, Askerle, beraber ağladılar. Erkeklerine, eğer, vatanı kurtarmadan gelirseniz! Size, lanet, edeceğiz dediler. Bütün, askerler, ağlayarak yemin etti. Gül Hanım, taarruzdan, bir gün evvel bütün Fırkaları, gezdi. Askerlere, birer, birer yemin ettirdi. Nihayet, asker, kalbi aslan gibi kabarmış. Harp, isteriz, diye ağlıyordu. Rüyalarının, yanı, sıra inançlarının gücüyle vuruşanların toprağıdır Sakarya: Durumun, kritikliği, yüzünden acele cepheye sevk edilen; TBMM. Muhafız Birliği ve Osman Ağa’nın, askerleri, emri alınca: Bellerindeki, eğri, bıçaklarını çekerek düşmanın; Üzerine, atılır, düşmanı eski mevzilerine sürerler. SİLÂHLI KADIN MÜFREZELERİ: Çoğu, geri,
dönmeyecek olan; Muhafız, Birliği, Askerleri ve Osman Ağa’nın, Askerleri: Eğri, bıçaklarıyla, düşmanla vuruşurken; Ceylan, gözlü, bir kadın ceylan ürkekliğiyle çalar: Kastamonu Mevlevi Dergâhının Kapısını; Yanındaki, yaşlı, erkek dergâhındakilere: Ben, Tephir Memuru, Ziya yanımdaki de kızım Hatice; Bir, şey, söylemeye fırsat bulamadan: Başında, büyük, bir sepetle üçüncü kişi içeri girer. Hatice, Nikâh, oldum. Yarın, akşam, evleneceğiz. Fakat Bayraklarım, siyahken, vatanımı düşmanlar işgal etmişken gelinlik giyemem. Tel, duvak takamam, gelinliğimi, tel duvağımı, bana takılan altınları size bağışlıyorum. Diyerek, sepetten, çıkardığı bohçayı uzatır. Yoksul, Orta Anadolu’nun, yükü ağırdır. Ankara, Konya, Sivas, Yozgat, Kastamonu, Çorum, Kayseri gibi İller; Cephe’nin, gereksinimlerini, karşılamaya çalışmaktadır. Devam Edecek. Mehmet ŞİMŞEK. Art. Yazar.