Muhterem Okurlarım: Kadınlarımız, yazı, dizisinin; 274. Bölümünü, kaldığımız, yerden: Başlayıp, anlatmaya, devam ediyorum. Saygı, değer, insanlar aylardan kasım ayıdır. Düşmana, boyun, eğmeyen Türk kadınları; Kurtuluş savaşında, bu amansız, kış gününde dağ taş dinlememişler. Amansız, bir, yürüyüşle düşmanın üzerine yürümüşler. İzmit/Çerkeş, önlerinde, soğuktan donmak üzere olan bir çocuğun hıçkırıkları: Mustafa Necati’nin, satırlarıyla, kayda girmiştir. Kadınlar, bu, sert kasım ayında karların doldurduğu yoldan geçerken; Kağnılar, Çerkeş önlerinde, üzerlerinde cephane yüklü olarak bir gece geçirirler. Bu, zor, durumda mücessem bir durumda: Hüzün, kalplere, damlayan genel sessizliği bozan hiçbir şey yoktur. Yalnız, kağnıların, ruhları ürperten gıcırtıları; İnsanların, ruhlarını, inilti seslerine bırakmıştır. Sanki bütün, kederli, ruhlar kadere boyun eğmiş gibi ağır bir yürüyüş tecelli ediyordu. Kafile, hedefe, yaklaştıkça sessizliği parçalayan bir çocuk feryadı yükseliyordu. Soğuk, gecede, yola devam ederken soğuktan titreyen bir nine tek yorganını: Kağnıların, üzerinde, yüklü olan cephanenin üstüne örtmüştü. Kendisi, çıplak, ayaklarla yürüyordu. Bir, kadın peştamalıyla, çocuğunu arkasına sarmıştı. Kadın, sırtında, sızlayan çocuğuna donacağını bildiği halde; Yorganını, çocuğunun, üstüne niçin örtmüyor da: Yorganını, cephane, yüklü kağnının üzerine niçin örtmüştür? Kadına, sordum? Çocuğun, donmak, üzereyken battaniyeni niçin cephane üzerine örttün deyince? Kadın, bu, sorumu çok garip karşıladı. Kadının, verdiği, cevap bu cephaneler milletin malıdır. Nem, kapmasın, diye yorganımı cephanenin üzerine; Örttüm, diye, kadın cevap vermiştir. O, zaman, anladım ki! Millet, malı, insanlarımızın yanında çok daha değerlidir. Kasım-Aralık, 1921 ayında, yağan kar: Kastamonu’ya, giden, yolu da kapatmıştı. Cepheye, ulaşmaya, çalışan kağnılar yakın hanlara; Köylere, sığınmak, zorunda kalmıştı. Gece karanlığında, tipiye, karşın yüklü bir kağnı arabası: Kastamonu, kışlası, önüne ulaşır. Kafileden, geri, kalan bir kadın cephane yüklü kağnısıyla kışlanın önüne gelebilmiş. Kente, girmeden, yol kenarında donmuştur. Bura’da, daha, çok örnekler gösterebiliriz. Meselâ, bir, kağnı arabasına yüklenmiş olan top gülleri arasına üzeri otlarla; İyice, kapatılmış, bir kağnıdan bir çocuk ağlaması duyulur. Bakmışlar ki, çulların, arasına yerleştirilmiş kundaklı bir bebek: Bebeğin, anasıda, yanında bebeğiyle beraber donmuş ve ölmüş. Öküzlerin, açlıktan ve zayıflıktan, çekemedikleri kağnıları; İnsanlar, kendileri, çekerek cepheye ulaşırlar. Gene, Cemil Çavuşun, araştırmasında bir ananın alaca önlüğünden ve başındaki çarşafından: Seydiler Köylü, Şerife, olduğu anlaşılır. Şerife ile bebeği, Seydiler Köylülerine, teslim edilir. Bu, Durum, TBMM’DE Burdur Milletvekili Mehmet Akif Bey ve 23 arkadaşı tarafından; Meclise, verilen, bir önergeyle görüşülür. Önerge, zorlu, bir yol ayırımında yolunu şaşıranlarla ilgilidir. Kurtarmaya, çalıştığımız, İstanbul’da dini ve milli ahlâk ve medeni kurallarımızın: Üzücü, bir, şekilde ihlâl edildiği her gün görülüyor. Türk Müslüman Kadınları, düşmanımız, olan; Yabancı, İşgal Kuvvetleri’nin, Subaylarıyla özel ve genel toplantılarda: Bir, araya, geldikleri dans ettikleri görülmektedir. Milli Haysiyetimize, ne, kadar aykırı olduğu gibi; Dini, inançlarımıza ’da, ondan fazla aykırıdır. Meclis, İstanbul, halkını Türklük ve Müslümanlıktan ayırmak maksadıyla: İç ve dış, akımlara, durum elverdiği kadar engel olmuşlardır. İstanbul’da, bunun, gibi kimselere seslenen bir bildiri yayımlanmıştır. Bu, durumlara, cesaret eden kadınların ve bunlardan aynı derecede; Sorumlu, olan, erkeklerin sorumlu tutulacağı bildiriyle duyurulmuştur. 11 Milletvekilinin, üzerinde, görüşler ileri sürdüğü önergenin savunmasını: Balıkesir, Milletvekili, Abdulgafur efendi yapmıştır. Yabancı, İşgal Kuvvetlerine, güvenerek bizim kutsal savaşımızla alay edenler olmuştur. Bütün, Anadolu evlatları, soğuklar ’da siperlerde: Varlığını, namusunu, savunmak için; Azgın, düşmanla, canla başla uğraşırken ötede beride bizim en büyük düşmanımız olan: Yabancı, İşgal Kuvvetlerinin, Subaylarıyla kol kola dans eden; Kadın ve erkekler, emin, olsunlar ki eninde
sonunda tüm hıyanetlerinin hesabını vereceklerdir. BMM’NİN, Önemli mahkemeleri, bunların cezalarını vereceklerdir. Başkan, verilen, önergenin Hükümete havale edilmesini oylar. Önerge, benimsenmiştir. Önerilen, bildiri, 05 Ocak 1922 günü: Şeriye Vekili Mustafa Fehmi, imzasıyla, yayımlanır. Halide EDİP, TBMM’NİN, de gündemine giren konuyla ilgili şunları yazar. Halk, arasında, dolaşıp herkesi dinlerken; Kadınların, memleket, meselelerine erkeklerden daha duygulu olduklarına inandım. Kadınların, hepsi, tehlikeyi anlamışlardır. Çünkü kadınlar, siyasi meseleleri, anlamasalar ’da: Yurtlarının, tehlikeye, girmesine isyan ediyorlardı. Beyoğlu, tarafındaki, yüksek sosyete kadınları; İtilaf Devletleri’nin, hareketine, karşı halk arasında uyanan öfkeyi: İtilaf Subaylarını, çağırarak, onlara anlatmaya çalışıyorlardı. Danslı, partiler, veriliyor. İtilaf Ordularının, Subayları, elde edilmek isteniyordu. Belki, bu, Subayların üzerinde etki yapmışlardır. Bunun, görünen, neticesi son buldu. BÜYÜK TAARRUZ: Kadın Savaşçı, Ayşe Çavuş; O, günlerde, Clair Aricc Ankara’da Pricein izlediği görüntü: Yaşanan, insanlık dışı, dramın örneklerinden biridir. Bando, dar, bir sokaktan çıkarak görüş alanımıza girdi. Pespaye, kılıklı, tazeliğini, henüz yitirmemiş ufak tefek deli bir kadın bandoyla birlikte; Dans, ederek, yürüyordu. Bu, kadın, Ankara’da herkesin tanıdığı birisiydi. Balkan Savaşlarında, babasını ve iki, erkek kardeşini: Büyük Savaşta, kocasını ve oğlunu, İnönü’de en küçük kardeşini kaybettiğini söylediler. Devam Edecek. Mehmet ŞİMŞEK. Art. Yazar.