Yine bir hac mevsimi daha geldi geçti. Hüznün buruk sessizliğinde.
Kimilerinin haberi bile olmadı. İlgisiz alâkasızca, hani derler ya o taraklarda bezi olmayanlar.
Rabbim onlara da o tarifsiz duyguyu yaşamayı nasip eylesin duâsıyla...
Ah! Ya ilgisi alâkası olanlar...
Ömründe bir kez olsun görebilmek, o atmosferi soluyabilmek, Kâbe’ye dokunabilmek, Ravza’nın gül kokulu rayihasını içine çekebilmek, Kâbe’nin sıcacık büyülü çekim girdabında Arş’a yükselmek. Rab’bisini taa hücrelerinde, kendi Beyt’inde kutlu bir misafir gibi özel hissetmek için, aşk ateşiyle yanıp tutuşanlar...
Yıllarca aşk ateşiyle kavrulanlara sormalı, bir senenin bile nasıl heba olup boşa geçtiğini, dünyayı ve duygularımızı alt üst eden pandemi sürecini. Zaten yürekleri ağızlarında, acaba bu sene kısmetimiz açılacakmı, bize ne zaman sıra gelecek diye yüreklerine su serpecek muştu haberi beklerken, kalbimiz pır pır atarak yüzümüz gülecekmi, bu beklemelere ömrümüz yetecekmi, hadi ömrümüz yetti diyelim gençliğimiz her geçen gün ecele doğru yol alırken gücüm kuvvetim sağlığım sıhhatim hac vazifelerimizi eda etmeye yetecekmi, ah ihtiyarlık belimizi bükmeden o kutsal beldeleri bu gözler görebilecekmi diye gözlerinde yaş kalplerinde hüzün ağlar ağlar gün sayarlar.
Ya, şimdi onulmaz iflah olmaz salgınlarda dünya.
Rabbin nimetlerine nankörlüğümüz, öbek öbek çöp yığınlarına dönen günahlarımız, salgın salgın ruhumuzu sararken, virüsleriyle acısını çıkarıyor şimdi. Bu karabasan helak günleri ne zaman geçecek belli değil. Dolayısıyla hasretle hac yolu gözleyenler üst üste eklenecekler. O, kimimizin sabırla beklediği, kimimizin gidip gelip kıymetini bilemediğimiz hicaz toprakları daha da erişilmez olacak. Zaten yanık yürekler daha bir yanıp kavrulacak.
Ey kutsal Beyt’in Sahibi! O yanık yüreklere, inşirah-ı zemzem suyu serp, açıver kapılarını tez vakitte.
Hani gidip gelip kıymetini bilemeyenlerimiz, ah o şaşar beşeri baz alıp, kara sevdaya tutulan gönüllerinde Kâbe’nin aşkını Ravza’nın kokusunu hissetmeden ne acı ki sövenlerimiz.
Hani derler ya, görmeyen bir aşık, görüp hisseden bin kez aşık. Evet nefis hep istiyor ruhunda kalan o tarifsiz doyumsuz lezzeti. Lâkin efdal ola, nefsine gem vurup din kardeşini tercih etmek değilmi? Gördükce, onca sıra bekleyenleri, etrafımızda mazlum masum ihtiyaç sahibi garip biçareleri.
Kimi de derki; ben zekatımı sadakamı veriyorum. Elimden geldiğince hayrımı dağıtıyorum. O çok konuşanlar bilmem kaç yıldızlı sahillerde güneşlenirken ben tercihimi kutsal topraklara yapıyorum. Dünyanın debdebesinden sıyrılıp ruhumu dinlendiriyorum.
Ne derse desin alem. Kalplerden geçeni bilen, Allah’ül Âlem.
Yürekte lâl olanları dile dökerken, satırları buralara getirivermiş karakalem.
Ah! Pandeminin gölgesinde, yaşam ve ölümler apayrı, muamma, acı, keder hüzünken gönlümüzde, sonsuz kez şükürler ekledim şükür secdelerime, taa dibine kadar sokulup o yüce mabede kapanıp Rabbimle vuslatıma erdiğim hallerime.
Nasıl şükretmeyeyim, nasıl üzülmeyeyim, dünyanın her yanından akın akın milyarlarca müslümanın, hicaz topraklarını doldurduğu Kâbe, sadece Suudi Arabistan vatandaşlarından sınırlı sayıda kişinin katıldığı Kâbe’ye yaklaşamadan, usulca sokulup dokunmadan uzaktan bakarak belli mesafelerle tavaf eden hacıları gördükce...
Kâbe’de, şöyle bir bakmıştım Rabbimin kullarına, her biri ayrı dil ayrı renk ayrı ten ayrı Milletten, aşkla şevkle, belki dünyanın öteki ucundan kim bilir nerelerden gelen. İçim acıyarak düşünmüştüm Rabbimiz, Kitabımız Peygamberimiz bir iken neden bir türlü, İslam birliğinde toplanamıyorduk..?
Çoğunun Ülkesinde maalesef savaşlar kavgalar kırgınlıklar çekişmeler devam ettiği halde,
Kâbe’nin mucizesi, taşın kalbe dönüşmüş engin sevgisi, bitip tükenmeyen enerjisi, birbirinden çok farklı insanları yan yana omuz omuza tek yürek haline getirmişti. Ne muhteşem manzaraydı.
Hac yitik cennetimizi aradığımız, yeniden diriliş, benliğimizden sıyrılıp din kardeşliğimize geçiş ümidimiz.
Ey Hicaz toprakların Sahibi!
Sen açmazsan kapılarını zaten ihtilaf içinde olan, ancak Senin Beyt’tinde buluşan müslümanlar darmadağın olurlar.
Yine açıver rahmet kapılarını mücrim şaşkın kulların gelsin. Silahlar sussun, diller lâl olsun, yürekler konuşsun.
Hicaz toprakları Lebbeyk nidalarıyla inlesin.
Cihan-ı alem dost düşman İslâmın gür sesini dinlesin.
Ey kutsal mabetlerin Sahibi!
Kutsal beldelerde, halis kalplerde edilen Beyt-ül Ma’murda kabûl gören, dualar hürmetine nasip eyle. Sabırla davet edileceği günü bekleyenlere tüm murâd edenlere.
Şifa olsun tüm nefsani virüslerimize zemzem-i Kevser.
Açıver rahmet kapılarını tez vakitte.
Aşk diyarını meftun yüreklere göster.
Fatma Erinç